18. CÜZ 2. HİZİP


23-) MU`MİNÜN SÛRESİ المؤمنونAynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
وَإِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ عَنِ الصِّرَاطِ لَنَاكِبُونَ
74-) Ve innelleziyne lâ yu`minune Bil ahireti anissıratı lenakibun;
74-) Sonsuz geleceklerine iman etmeyenler, o sırattan sapıyorlar.
۞ وَلَوْ رَحِمْنَاهُمْ وَكَشَفْنَا مَا بِهِمْ مِنْ ضُرٍّ لَلَجُّوا فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
75-) Velev rahımnahüm ve keşefna ma Bihim min durrin leleccu fiy tuğyanihim ya`mehun;
75-) Eğer onlara merhamet edip de kendilerinden sıkıntılı hâllerini kaldırsak, mutlaka kör ve şaşkın hâlde, tuğyanları (hakikatlerine başkaldırı) içinde kalmaya devam ederler.
وَلَقَدْ أَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ
76-) Ve lekad ehaznâhüm Bil azâbi femestekânu liRabbihim ve ma yetedarre`un;
76-) Andolsun ki onları azap ile yakaladık… Rablerine boyun eğmediler ve yakarmadılar!
حَتَّىٰ إِذَا فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَابًا ذَا عَذَابٍ شَدِيدٍ إِذَا هُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ
77-) Hattâ izâ fetahna aleyhim baben zâ azâbin şediydin izâ hüm fiyhi müblisun;
77-) Nihayet üzerlerine şiddetli bir azap sahibi bir kapı açtığımızda, birdenbire o azabın içinde ümitsiz kalıverirler.
وَهُوَ الَّذِي أَنْشَأَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ ۚ قَلِيلًا مَا تَشْكُرُونَ
78-) Ve “HU”velleziy enşee lekümüs sem`a vel ebsare vel ef`idete, kaliylen ma teşkürun;
78-) “HÛ”dur ki; sizin için sem` (algılama melekesi), basarlar (gözler) ve fuadlar (Esmâ mânâ özelliklerini şuura yansıtıcılar – kalp nöronları) inşa etti… Ne az şükrediyorsunuz!
وَهُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
79-) Ve “HU”velleziy zeraeküm fiyl Ardı ve ileyHİ tuhşerun;
79-) “HÛ”dur ki; sizi arzda (bedende) yaratıp çoğalttı… O`na haşr olunacaksınız!
وَهُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ وَلَهُ اخْتِلَافُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
80-) Ve “HU”velleziy yuhyiy ve yümiytü ve leHUhtilafülleyli vennehar* efela ta`kılun;
80-) “HÛ”dur dirilten ve öldüren… Gece ve gündüzün dönüşümü O`nun içindir… Hâlâ aklınız ermiyor mu?
بَلْ قَالُوا مِثْلَ مَا قَالَ الْأَوَّلُونَ
81-) Bel kalu misle ma kalel evvelun;
81-) Ne var ki, onlar da öncekilerin söylediğinin benzerini söylediler.
قَالُوا أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
82-) Kalu eizâ mitna ve künna türaben ve `ızamen einna lemeb`usûn;
82-) Dediler ki: “Ölüp, toprak ve kemikler olduğumuzda gerçekten yeni bir yapıyla yaşama devam edecek miyiz?”
لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَآبَاؤُنَا هَٰذَا مِنْ قَبْلُ إِنْ هَٰذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
83-) Lekad vuıdna nahnu ve abauna hazâ min kablü in hazâ illâ esatıyrul evveliyn;
83-) “Andolsun ki biz de bizden önceki atalarımız da bununla tehdit edildik. Bu eskilerin masallarından başka bir şey değil.”
قُلْ لِمَنِ الْأَرْضُ وَمَنْ فِيهَا إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
84-) Kul limenil Ardu ve men fiyha in küntüm ta`lemun;
84-) De ki: “Kim içindir arz ve onda olan kim? Eğer biliyorsanız (söyleyin).”
سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
85-) Seyekulune Lillâh* kul efela tezekkerun;
85-) “Allâh içindir”, diyecekler! De ki: “Hâlâ düşünüp değerlendirmeyecek misiniz?”
قُلْ مَنْ رَبُّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
86-) Kul men Rabbüs Semavatis Seb`ı ve Rabbul `Arşil `Azıym;
86-) De ki: “Yedi semânın Rabbi ve Aziym Arş`ın Rabbi kimdir?”
سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ
87-) Seyekulune Lillâh* kul efela tettekun;
87-) “Allâh içindir”, diyecekler! De ki: “O hâlde korkup korunmaz mısınız?”
قُلْ مَنْ بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
88-) Kul men Bi yediHİ melekûtü külli şey`in ve HUve yuciyru ve lâ yücaru aleyHİ in küntüm ta`lemun;
88-) De ki: “Her şeyin melekûtu (derûnu – içselliği), (ilim – kudret) elinde olan, (varlığıyla bizâtihi her şeyi) himaye edip koruyan, fakat kendisi korunmayan kimdir? Varsa ilminiz konuşun!”

سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ فَأَنَّىٰ تُسْحَرُونَ
89-) Seyekulune Lillâh* kul feenna tüsharun;
89-) “Allâh içindir”, diyecekler! De ki: “Nasıl oluyor da (dünyanızla) büyüleniyorsunuz?”
بَلْ أَتَيْنَاهُمْ بِالْحَقِّ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
90-) Bel eteynahüm Bil Hakkı ve innehüm le kâzibun;
90-) Hayır, biz onlara Hak olarak geldik… Onlarsa kesinlikle yalancılardır.
مَا اتَّخَذَ اللَّهُ مِنْ وَلَدٍ وَمَا كَانَ مَعَهُ مِنْ إِلَٰهٍ ۚ إِذًا لَذَهَبَ كُلُّ إِلَٰهٍ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ ۚ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ
91-) MettehazÂllahu min veledin ve ma kâne meahu min ilâhin izen lezehebe küllü ilâhin Bima haleka ve lealâ ba`duhüm alâ ba`d* subhanAllâhi amma yesıfun;
91-) Allâh çocuk edinmez! O yanı sıra bir tanrı da yoktur! Öyle olsaydı, her bir tanrı yarattığı ile bir yana gider; kimi kimine üstün gelirdi! Allâh onların tanımlamalarından Subhan`dır (ötedir)!
عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ
92-) `Alimil ğaybi veşşehadeti fete`ala `amma yüşrikûn;
92-) Gaybı da şehâdeti de Bilen`dir… Onların ortak koşmalarından yücedir!
قُلْ رَبِّ إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَ
93-) Kul Rabbi imma türiyenniy ma yu`adun;
93-) De ki: “Rabbim, eğer onlara tehdit olundukları şeyi bana göstereceksen… “
رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِي فِي الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
94-) Rabbi fela tec`alniy fiyl kavmiz zâlimiyn;
94-) “O zaman beni zâlimler kavmi içinde tutma Rabbim!”
وَإِنَّا عَلَىٰ أَنْ نُرِيَكَ مَا نَعِدُهُمْ لَقَادِرُونَ
95-) Ve inna alâ en nüriyeke ma ne`ıdühüm lekadirun;
95-) Doğrusu biz, onları tehdit ediyor olduğumuz şeyi sana gösterecek güce sahibiz!
ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ السَّيِّئَةَ ۚ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ
96-) İdfa` Billetiy hiye ahsenüs seyyiete, nahnu a`lemu Bi ma yesıfun;
96-) Kötülüğü (bâtılı, göreselliği) en güzel olan (Hak, sistem bilinci) ile defet! Onların (seni) tanımlamalarını biliriz.
وَقُلْ رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ
97-) Ve kul Rabbi eûzü BiKE min hemezâtiş şeyâtıyn;
97-) Ve de ki: “Rabbim! (bedenselliğe çeken) şeytanların vesveselerinden sana (hakikatimdeki koruyucu Esmâ`na) sığınırım.”
وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَنْ يَحْضُرُونِ
98-) Ve eûzü BiKE Rabbi en yahdurûn;
98-) “Ve sana (hakikatimdeki koruyucu Esmâ`na) sığınırım Rabbim, çevremde bulunmalarından.”
حَتَّىٰ إِذَا جَاءَ أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ
99-) Hattâ izâ cae ehadehümül mevtü kale Rabbirci`un;
99-) Nihayet onlardan birine ölüm geldiğinde dedi ki: “Rabbim beni (dünya yaşamına) geri döndür.”
لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحًا فِيمَا تَرَكْتُ ۚ كَلَّا ۚ إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا ۖ وَمِنْ وَرَائِهِمْ بَرْزَخٌ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
100-) Lealliy a`melü salihan fiyma terektü kella* inneha kelimetün huve kailuha* ve min veraihim berzehun ila yevmi yüb`asûn;
100-) “Tâ ki (önemsemeyip) uygulamadığım şeylerde (iman üzere yaşamda, kuvveden fiile çıkarmadıklarımda) sonsuz geleceğime yararlı çalışmalar yapayım!”… Hayır (geri dönüş asla mümkün değil)! Öyle bir şey söyler ki geçerliliği yoktur (sistemde yeri yoktur)! Arkalarında yeniden bâ`s olunacakları sürece kadar, bir berzah (boyutsal farklılık) vardır (geri dönemezler; reenkarnasyon da {ikinci defa dünya yaşamı} mümkün değildir)!
فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ فَلَا أَنْسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَاءَلُونَ
101-) Feizâ nüfiha fiys Suri fela ensabe beynehüm yevmeizin ve lâ yetesaelun;
101-) Sur`a üflendiğinde (yeni bir bâ`s için süreç başladığında), o gün aralarında nispetler (beşerî mensubiyetler, akrabalıklar, etiketler; dünyada birbirlerini tanımalarını sağlayan görünümleri) olmayacak! Sualleşmezler de (dünyadaki nispetlere/iletişime göre birbirlerini sormazlar da).
فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
102-) Femen sekulet mevaziynuhu feülaike hümül müflihun;
102-) Kimin ölçüm değerleri (tartısı) ağır gelirse, işte onlar kurtulacakların ta kendileridir.
وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ فِي جَهَنَّمَ خَالِدُونَ
103-) Ve men haffet mevaziynuhu feülaikelleziyne hasiru enfüsehüm fiy cehenneme halidun;
103-) Kimin ölçüm değerleri hafif gelirse, onlar da nefslerini hüsrana uğratanların ta kendileridir… Yanma ortamında sonsuza dek kalırlar!
تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ فِيهَا كَالِحُونَ
104-) Telfehu vucuhehümünnaru ve hüm fiyha kâlihun;
104-) Onların vechlerini o ateş yalar… Onların suratları orada azapla gerilip dişleri öne fırlar!
أَلَمْ تَكُنْ آيَاتِي تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ فَكُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ
105-) Elem tekün âyâtiy tütla aleyküm feküntüm Biha tükezzibun;
105-) “İşaretlerim size bildirilmedi mi? Ve siz onları yalanlamadınız mı?”
قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَالِّينَ
106-) Kalu Rabbena ğalebet aleyna şıkvetüna ve künna kavmen dalliyn;
106-) Dediler ki: “Rabbimiz! Mutsuzluğa yol açan arzularımız ağır bastı; sapıp kaybolmuş bir topluluk olduk.”
رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْهَا فَإِنْ عُدْنَا فَإِنَّا ظَالِمُونَ
107-) Rabbena ahricna minha fein `udna feinna zâlimun;
107-) “Rabbimiz… Çıkar bizi oradan… Eğer döner (aynısını yapar) isek, muhakkak biz zâlimleriz.”
قَالَ اخْسَئُوا فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ
108-) Kalahseû fiyha ve lâ tükellimun;
108-) Dedi ki: “Sinin orada… Bana da yönelmeyin!”
إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
109-) İnnehu kâne feriykun min ıbadiy yekulune Rabbena amenna fağfir lena verhamna ve ENTE hayrur Rahımiyn;
109-) “Gerçek şu ki kullarımdan bir kısmı: `Rabbimiz, iman ettik… Bizi mağfiret et ve bize rahmet et… Sen Rahıym olanların en hayırlısısın` derlerdi (de)… “
فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيًّا حَتَّىٰ أَنْسَوْكُمْ ذِكْرِي وَكُنْتُمْ مِنْهُمْ تَضْحَكُونَ
110-) Fettehaztümuhüm sıhriyyen hattâ ensevküm zikriy ve küntüm minhüm tadhakun;
110-) “Siz onları alaya aldınız! Hatta (bu hâliniz) Zikrimi (hakikatinizdeki varlığımı hatırlamayı) size unutturdu! Siz onlara gülüyordunuz.”
إِنِّي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوا أَنَّهُمْ هُمُ الْفَائِزُونَ
111-) İnniy cezeytühümül yevme Bima saberu, ennehüm hümül faizun;
111-) “Muhakkak ki sabretmelerinin karşılığını onlara bugün Ben verdim… Ki onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”
قَالَ كَمْ لَبِثْتُمْ فِي الْأَرْضِ عَدَدَ سِنِينَ
112-) Kale kem lebistüm fiyl Ardı `adede siniyn;
112-) Dedi ki: “Arz içinde (beden yaşamında) kaç sene kaldınız?”
قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ فَاسْأَلِ الْعَادِّينَ
113-) Kalu lebisna yevmen ev ba`da yevmin fes`elil `addiyn;
113-) Dediler ki: “Bir gün ya da günün birazı kaldık… Sayanlara sor!”
قَالَ إِنْ لَبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلًا ۖ لَوْ أَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
114-) Kale in lebistüm illâ kaliylen lev enneküm küntüm ta`lemun;
114-) Dedi ki: “Ancak az (bir süre) kaldınız, eğer gerçekten bilseydiniz!”
أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ
115-) Efe hasibtüm ennema haleknaküm abesen ve enneküm ileyNA lâ turce`un;
115-) “Sizi boş yere yarattığımızı ve sizin gerçekten bize rücu ettirilmeyeceğinizi mi sandınız?”
فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ ۖ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ
116-) Fete`âllellahul MelikülHakk* lâ ilâhe illâ HU* Rabbül `Arşil Keriym;
116-) Melik ve Hak olan Allâh pek yücedir! Tanrı yoktur, sadece “HÛ”! Keriym Arş`ın Rabbidir.
وَمَنْ يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِنْدَ رَبِّهِ ۚ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ
117-) Ve men yed`u meAllâhi ilâhen âhare lâ burhane lehu Bihi, feinnema hısabuhu `ınde Rabbih* innehu lâ yüflihul kafirun;
117-) Kim Allâh ile yanı sıra başka tanrıya yönelirse -ki o konuda hiçbir kanıtı olamaz- onun getirisi ancak Rabbinin indîndedir… Muhakkak ki hakikat bilgisini inkâr edenler kurtuluşa eremezler!
وَقُلْ رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
118-) Ve kul Rabbiğfir verham ve ENTE hayrur rahımiyn;
118-) De ki: “Rabbim, mağfiret ve merhamet et! Sen Rahıym olanların en hayırlısısın!”
24- NÛR SÛRESİ النور Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
BismillahirRahmânirRahiym
سُورَةٌ أَنْزَلْنَاهَا وَفَرَضْنَاهَا وَأَنْزَلْنَا فِيهَا آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
1-) Suretün enzelnaha ve feradnaha ve enzelna fiyha âyâtin beyyinatin lealleküm tezekkerun;
1-) (Bu) inzâl ettiğimiz ve (hükmünü) gerekli kıldığımız bir sûredir… Tezekkür etmeniz (hatırlayıp düşünmeniz) için onda apaçık işaretler inzâl ettik.
الزَّانِيَةُ وَالزَّانِي فَاجْلِدُوا كُلَّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا مِائَةَ جَلْدَةٍ ۖ وَلَا تَأْخُذْكُمْ بِهِمَا رَأْفَةٌ فِي دِينِ اللَّهِ إِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ ۖ وَلْيَشْهَدْ عَذَابَهُمَا طَائِفَةٌ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
2-) Ezzaniyetü vezzaniy feclidu külle vahıdin minhüma miete celdetin, ve lâ te`huzküm Bi hima ra`fetün fiy diynillahi in küntüm tu`minune Billâhi vel yevmil ahır* velyeşhed azâbehüma taifetün minel mu`miniyn;
2-) Zina (evlilik dışı ilişki) yaşayan dişi ile zina eden erkek(e gelince)… Her birine yüz değnek vurun! Eğer Esmâ`sıyla hakikatiniz olan Allâh`a ve sonsuz gelecek yaşam sürecine iman etmiş iseniz, Allâh`ın Dininde (sisteminde) o ikisi ile ilgili acıma sizi engellemesin (bilakis bu ceza onlara rahmet ve sevginin sonucudur)… İman edenlerden bir kısmı da o ikisinin azabına şahit olsun.
الزَّانِي لَا يَنْكِحُ إِلَّا زَانِيَةً أَوْ مُشْرِكَةً وَالزَّانِيَةُ لَا يَنْكِحُهَا إِلَّا زَانٍ أَوْ مُشْرِكٌ ۚ وَحُرِّمَ ذَٰلِكَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ
3-) Ezzaniy lâ yenkihu illâ zaniyeten ev müşriketen, vezzaniyetü lâ yenkihuha illâ zanin ev müşrik* ve hurrime zâlike alel mu`miniyn;
3-) Zina (evlilik dışı ilişki) yaşayan erkek ancak zina eden yahut müşrik bir dişiyi nikâh eder… Zina eden dişi de ancak zina eden veya müşrik bir erkekle nikâh eder. Bu, iman edenlere haram edilmiştir.
وَالَّذِينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَأْتُوا بِأَرْبَعَةِ شُهَدَاءَ فَاجْلِدُوهُمْ ثَمَانِينَ جَلْدَةً وَلَا تَقْبَلُوا لَهُمْ شَهَادَةً أَبَدًا ۚ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
4-) Velleziyne yermunel muhsanati sümme lem ye`tu Bi erbeati şühedae fecliduhüm semaniyne celdeten ve lâ takbelu lehüm şehadeten ebeda* ve ülaike hümül fasikun;
4-) İffetli kadınlara iftira atıp (zina iddiasında bulunup) sonra dört şahit getirmeyenlere gelince; onlara seksen kere sopa vurun ve onların şahitliklerini ebediyen kabul etmeyin… Onlar inancı bozulmuşların ta kendileridir.
إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ
5-) İllelleziyne tabu min ba`di zâlike ve aslehu* feinnAllâhe Ğafûrun Rahıym;
5-) Ancak ondan sonra tövbe edenler ve hâllerini düzeltenler hariç… Muhakkak ki Allâh Ğafûr`dur, Rahıym`dir.
وَالَّذِينَ يَرْمُونَ أَزْوَاجَهُمْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ شُهَدَاءُ إِلَّا أَنْفُسُهُمْ فَشَهَادَةُ أَحَدِهِمْ أَرْبَعُ شَهَادَاتٍ بِاللَّهِ ۙ إِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ
6-) Velleziyne yermune ezvacehüm ve lem yekün lehüm şühedaü illâ enfüsühüm feşehadetü ehadihim erbeu şehadatin Billâhi innehu lemines sadikıyn;
6-) Kendi eşlerine zina iftirası atıp da kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince; onların her birinin şahitliği, kendilerinin kesinlikle doğru söyleyenlerden olduğuna dair “Allâh” adına dört kere (yemin ederek) şahitliktir.
وَالْخَامِسَةُ أَنَّ لَعْنَتَ اللَّهِ عَلَيْهِ إِنْ كَانَ مِنَ الْكَاذِبِينَ
7-) Vel hamisetü enne lâ`netAllâhi aleyhi in kâne minel kâzibiyn;
7-) Beşincisinde: Eğer yalancılardan ise, Allâh`ın lâneti kendi üzerine olsun, demesidir.
وَيَدْرَأُ عَنْهَا الْعَذَابَ أَنْ تَشْهَدَ أَرْبَعَ شَهَادَاتٍ بِاللَّهِ ۙ إِنَّهُ لَمِنَ الْكَاذِبِينَ
8- ) Ve yedreü anhel azâbe en teşhede erbea şehadatin Billâhi innehu le minel kâzibiyn;
8- ) (Kendini savunan kadın da): O kesinlikle yalancıdır, diye “Allâh” adına dört kez kendi sözünün doğruluğuna yeminle, kendisinden ilgili cezayı savar.
وَالْخَامِسَةَ أَنَّ غَضَبَ اللَّهِ عَلَيْهَا إِنْ كَانَ مِنَ الصَّادِقِينَ
9-) Vel hamisete enne ğadabAllâhi aleyha in kâne mines sadikıyn;
9-) Ve beşincisinde: Eğer doğru söyleyenlerden ise Allâh`ın gazabı kendi üzerine olsun, demesidir.
وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَأَنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ حَكِيمٌ
10-) Ve levla fadlullahi aleyküm ve rahmetuHU ve ennAllâhe Tevvabun Hakiym;
10-) Ya üzerinizde Allâh`ın fazlı ve O`nun rahmeti olmasaydı ve Allâh muhakkak Tevvab ve Hakiym olmasaydı!
إِنَّ الَّذِينَ جَاءُوا بِالْإِفْكِ عُصْبَةٌ مِنْكُمْ ۚ لَا تَحْسَبُوهُ شَرًّا لَكُمْ ۖ بَلْ هُوَ خَيْرٌ لَكُمْ ۚ لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ مَا اكْتَسَبَ مِنَ الْإِثْمِ ۚ وَالَّذِي تَوَلَّىٰ كِبْرَهُ مِنْهُمْ لَهُ عَذَابٌ عَظِيمٌ
11-) İnnelleziyne cau Bil ifki usbetün minküm* lâ tahsebuhü şerren leküm* bel huve hayrun leküm* li küllimriin minhüm mektesebe minel ism* velleziy tevella kibrehu minhüm lehu azâbün azıym;
11-) Muhakkak ki zina iftirasıyla gelenler (Hz. Ayşe r.a.`a iftira eden münafıklar) sizden sırf o çirkin itham için bir araya gelen bir gruptur! Onu (iftirayı) sizin için bir şerr sanmayın! Bilakis o sizin için bir hayırdır… Onlardan her bir kişinin o suçtan kazandığı kendisinindir. Onlardan suçun büyüğünü üstlenen elebaşına gelince, onun için çok büyük azap vardır.
لَوْلَا إِذْ سَمِعْتُمُوهُ ظَنَّ الْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بِأَنْفُسِهِمْ خَيْرًا وَقَالُوا هَٰذَا إِفْكٌ مُبِينٌ
12-) Levla iz semı`tümuhü zannel mu`minune vel mu`minatu Bi enfüsihim hayren, ve kalu hazâ ifkün mubiyn;
12-) Onu (iftirayı) işittiğinde iman eden erkekler ve iman eden kadınların birbirleri hakkında hayır zannında bulunup: “Bu apaçık iftiradır” demeleri gerekmez miydi?
لَوْلَا جَاءُوا عَلَيْهِ بِأَرْبَعَةِ شُهَدَاءَ ۚ فَإِذْ لَمْ يَأْتُوا بِالشُّهَدَاءِ فَأُولَٰئِكَ عِنْدَ اللَّهِ هُمُ الْكَاذِبُونَ
13-) Levla cau aleyhi Bi erbeati şühedae, feiz lem ye`tu Biş şühedai feülaike indAllâhi hümül kâzibun;
13-) (O iftirayı yayanlar) buna dair dört şahit getirmeli değil miydiler? Mâdemki şahitleri getirmediler, işte onlar Allâh indînde yalancıların ta kendileridirler.
وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ لَمَسَّكُمْ فِي مَا أَفَضْتُمْ فِيهِ عَذَابٌ عَظِيمٌ
14-) Ve levla fadlullahi aleyküm ve rahmetuHU fiyd dünya vel ahireti lemesseküm fiy ma efadtüm fiyhi azâbün azıym;
14-) Eğer dünyada ve sonsuz gelecek sürecinde Allâh`ın fazlı ve O`nun rahmeti üzerinizde olmasaydı, attığınız iftira yüzünden kesinlikle çok büyük azap dokunurdu.
إِذْ تَلَقَّوْنَهُ بِأَلْسِنَتِكُمْ وَتَقُولُونَ بِأَفْوَاهِكُمْ مَا لَيْسَ لَكُمْ بِهِ عِلْمٌ وَتَحْسَبُونَهُ هَيِّنًا وَهُوَ عِنْدَ اللَّهِ عَظِيمٌ
15-) İz telakkavnehu Bi elsinetiküm ve tekulune Bi efvahiküm ma leyse leküm Bihi `ılmun ve tahsebunehu heyyina* ve huve `indAllâhi azıym;
15-) İftirayı dedikodu yollu edinip, hakkında kesin bir bilginiz olmayan şeyi laflıyor ve bunu sıradan bir konuşma sanıyorsunuz… (Oysa) o, Allâh indînde azîmdir (büyük bir şey)!
وَلَوْلَا إِذْ سَمِعْتُمُوهُ قُلْتُمْ مَا يَكُونُ لَنَا أَنْ نَتَكَلَّمَ بِهَٰذَا سُبْحَانَكَ هَٰذَا بُهْتَانٌ عَظِيمٌ
16-) Ve levla iz semı`tümuhü kultüm ma yekûnü leNA en netekelleme Bi hazâ* subhaneKE hazâ bühtanun azıym;
16-) Onu (o yalanı) işittiğinizde: “Bunu konuşmak bizim işimiz değildir! Subhaneke (Seni tenzih ederiz)! Bu, aziym bir iftiradır!” demeniz gerekmez miydi?
يَعِظُكُمُ اللَّهُ أَنْ تَعُودُوا لِمِثْلِهِ أَبَدًا إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ
17-) Ye`ızukümullâhu en te`ûdû limislihı ebeden in küntüm mu`miniyn;
17-) Eğer iman edenler iseniz, bunun benzeri bir olayı sonsuza dek yaşamamanız için Allâh sizi uyarır!
وَيُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ ۚ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
18-) Ve yübeyyinullahu lekümül`ayat* vAllâhu Aliymun Hakiym;
18-) Allâh size işaretlerini açıklıyor… Allâh Aliym`dir, Hakiym`dir.
إِنَّ الَّذِينَ يُحِبُّونَ أَنْ تَشِيعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذِينَ آمَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ ۚ وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
19-) İnnelleziyne yuhıbbune en teşiy`al fahışetü fiylleziyne amenû lehüm azâbün eliymün fiyd dünya vel ahireh* vAllâhu ya`lemu ve entüm lâ ta`lemun;
19-) İman edenler arasında çirkin söylentilerin yayılmasını sevenler var ya, onlar için dünyada da sonsuz gelecek süreçte de elim bir azap vardır… Allâh bilir, siz bilmezsiniz.
وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَأَنَّ اللَّهَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ
20-) Ve levla fadlullahi aleyküm ve rahmetuHU ve ennAllâhe Raûfun Rahıym;
20-) Ya üzerinizde Allâh`ın fazlı ve rahmeti olmasaydı! Allâh muhakkak Raûf`tur, Rahıym`dir!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir